Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

 
Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

Şu emekli maaşı skandalına bakın. Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. Bu defa da durum aynıdır. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler. ",. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. ***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum. Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar.

Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. ***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. ",. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Bu defa da durum aynıdır. Şu emekli maaşı skandalına bakın. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor.