Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. . 140Prof. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. ” Richard Muller a. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani ortada uzay yoktur. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. g. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. e S. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Evrendeki zamanın durumu budur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. 140. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur.

Zaman Nedir?

” Richard Muller a. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. g. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. 140.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani ortada uzay yoktur. 140Prof. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. . Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. e S. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Evrendeki zamanın durumu budur. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir.